29 Nisan 2009 Çarşamba

Yüzüncü Ad "Baldassare'nin Yolculuğu"


Le Periple de Baldassare
YAZAR: Amin Maalouf

Alıntı:
...Şeyh Abdülbasit haklıydı. Ne gereği vardı dünyayı dolaşmanın, içimde zaten varolanı görmek içinse bu?...
...Aşk her zaman davetsiz bir konuktur. Rastlantı ete kemiğe bürünür; tutku bükemediği eli öper...
..."İyi bir kaptan, Atlantik'i Akdeniz'e döndürür; kötü bir kaptansa Akdeniz'i Atlantik haline getirebilir"...
...Bir zamanlar traduttore, traditore (çevirmen, hain) sözünü söyleyen kişi ne doğru söylemiş...
...Kent varlığımızdan habersizdi, dünya varlığımızdan habersizdi; hiç de suçlu hissetmiyorduk kendimizi, iyiden kötüden uzakta, yasaklanmışın alacakaranlığında yaşıyorduk...
...Kıyıya bir iki gomina yaklaştığımızda, ayaklarını bir halata sıkıca bağlardık ve güverteden denize sallandırırdık. Orada suyun içinde boğulmasını beklerdik, sonra da boğulmuş olarak geri çekerdik...

28 Nisan 2009 Salı

Labirentindeki General


El General en su Laberinto
YAZAR: Gabriel Garcia Marquez

Alıntı:
...Aşka girişte yapılacak hiçbir hatanın sonradan düzeltilmesi mümkün değildir...

27 Nisan 2009 Pazartesi

Gülüşün ve Unutuşun Kitabı


Kniha Snuchu a Zapomneni
YAZAR: Milan Kundera

Alıntı:
...Litost nedir?
Litost, başka dillere çevrilmesi olanaksız Çekçe bir sözcüktür. Adamakıllı açılmış bir akordeon gibi sonsuz bir duyguyu, başka birçok duyguların bileşimi olan bir duyguyu anlatır: hüzün, acıma, pişmanlık ve özlem. Sözcüğün ilk hecesi, terk edilmiş bir köpeğin sızlanmasını duyuracak biçimde uzun ve güçlü bir biçimde vurgulanır.
...Bununla birlikte, bazı hallerde, litost sözcüğü, tam tersine, çok sınırlı, özel, belirli ve ince bir anlam taşır, bir bıçağın keskin yanı gibi. Bu sözcük olmadan insan ruhunun anlaşabileceğini düşünmekte güçlük çekmeme karşın, bu anlamda da bu sözcüğün öbür dillerdeki benzerini boşuna arıyorum...

Tanios Kayası


Le Rocher de Tanios
YAZAR: Amin Maalouf

Alıntı:
... Tanios onu bırakırken şiddetle yere ittiğinde Şallita'nın bağırdığı işitildi. Aniden anlaşılır bir sesle, "Tanios-keşk! Tanios-keşk!" diye bağırıyor ve intikam işareti olarak sağ avuç içine sol yumruğuyla vuruyordu.
... Keşk sözcüğü kesinlikle bir takma ad değildi; yoğurt ve buğdaydan ekşi ve koyu bir çorbayı belirtiyordu.
... Köydeki birçok çocuk hakkında ve biraz daha büyük olanlar hakkında söylenenleri gerçekten biliyordu. Şeyhin onların annelerini falanca yemeği yapsınlar diye "davet ettiği"ni ve bu ziyaretlerin de o çocukların dünyaya gelişleriyle ilgisi bulunduğunu duymuştu. O zaman da bu çocukların adlarına analarının yaptığı yemeğin adı eklenirdi: Hanna-uze denirdi, Bulos-hamme denirdi...

23 Nisan 2009 Perşembe

Karlı Kayın Ormanında

karlı kayın ormanında
yürüyorum geceleyin
efkarlıyım efkarlıyım
elini ver, nerde elin?

ayışığı renginde kar
keçe çizmelerim ağır
içimde çalınan ıslık
beni nereye çağırır?

memleket mi, yıldızlar mı
gençliğim mi daha uzak?
kayınların arasında
bir pencere, sarı sıcak

ben ordan geçerken biri:
'amca, dese, gir içeri'
girip yerden selamlasam
hane içindekileri

eski takvim hesabıyle
bu sabah başladı bahar
geri geldi memed'ime
yolladığım oyuncaklar

kurulmamış zembereği
küskün duruyor kamyonet,
yüzdüremedi leğende
beyaz kotrasını memed

kar tertemiz, kar kabarık,
yürüyorum yumuşacık.
dün gece on bir buçukta
ölmüş berut, tanışırdık.

bende boz bir halısı var
bir de kitabı, imzalı.
elden ele geçer kitap,
daha yüz yıl yaşar halı.

yedi tepeli şehrimde
bıraktım gonca gülümü.
ne ölümden korkmak ayıp,
ne de düşünmek ölümü.

en acayip gücümüzdür,
kahramanlıktır yaşamak
öleceğimizi bilip,
öleceğimizi mutlak.

memleket mi daha uzak,
gençliğim mi, yıldızlar mı?
bayramoğlu, bayramoğlu
ölümden öte köy var mı?

geceleyin, karlı kayın
ormanında yürüyorum.
karanlıkta etrafımı
gündüz gibi görüyorum.

şimdi şurdan saptım mıydı,
şose, trenyolu, ova.
yirmi beş kilometreden
pırıl pırıldır moskova...

Nazım Hikmet